Hakikate giden yol sanattır
Seray Şahinler- Hayatın ve zamanın en gerçek tanığı sanatçılar… Yaşadıkları çağın ve toplumun kaydını tutan, kimliği oluşturan katmanları irdeleyen sanatçılar kendi kimliğini sanatın sorumluluğuyla ortaya koyuyor. İstanbul’un en kalabalık noktalarından Taksim metrosundaki Taksim Sanat’ta Beral Madra küratörlüğünde düzenlenen “Kimlik Göstergeleri” sergisinde buluşan genç sanatçılar da bu zeminde kavramlar ve biçimlerin günümüzdeki sanat ideolojisinin ilişkisel özelliğini sorguluyor.
■“Kimlik Göstergeleri”nin sözü nedir?
Bir yıl önce Düzce Üniversitesi’nden Ferhat Özgür beni bu sergi için davet etti, sergide onun öğrencilerinin işlerini görüyoruz. Uzun süredir görünür olması zor olan bir kesim sanatçıyla iletişim hâlindeyim. Onlara fırsat verilmesi gerektiğini düşünüyorum. Türkiye’de 75 adet tasarım ve güzel sanatlar fakültesi var. Bu sayıdan çıkacak olacak sanatçı sayısını bir düşünün. Bu sanatçılar nasıl iş bulacaklar, kendi yaratıcılıklarını göstermek için hangi aşamadan geçecekler? Bunlar hiç düşünülmedi. Son dönemde Base ve Mamut Art gibi projelerle yeni yeni düşünülüyor. Türkiye’deki sanat ortamı hem çok iyidir hem çok eksiklikleri vardır. Bu iyiliğin ve eksikliğin karşılaşıp, konuşup tamamlanması gerekiyor.
■Neler yapılmalı bu konuda?
Kamusal mekânların açılması çok önemlidir çünkü buralarda kişisel olmayan, belli markaların çıkarlarına hizmet etmeyen projeler vardır. Bu da sanatçının amacıyla örtüşür. Sanatçının istediği de budur. Sanatçının istediği, ürettiği şeyler zaten insanı anlatır. Toplumda olan biteni bu sergide görebilirsiniz. Çevre sorunları da vardır kadın kimliği de… Sanatçılar, sosyolojik bir araştırma yapar gibi çalışmışlar.
■Peki sanat, dünyada olan biten karşısında ve kimlik göstergeleri arasında kendisini nasıl konumlandırıyor?
Bütün yaşadığımız kargaşa düzeni içinde, yanı başımızda çocukların öldürüldüğü bir savaşın yaşandığı dünyada yapılacak en iyi iş budur. En rahatlatıcı şey sanat üretmektir. Sanat ile işin aslına ve hakikate doğru gidersiniz. Hakikatin önemini insanlara gösterme isteğidir sanat. Bu sergide de birçok hakikati göreceksiniz. Post-truth dediğimiz ideoloji her şeyi, en önemlisi hakikatin bize verdiği rahatlığı bozuyor. İnsanlar gerçeklere yakınlaştıkça kendilerini güvende hissederler. Ama post-truth araya giriyor ve medyayı, yapay zekâyı kullanarak olumsuzlukları olumlu gibi gösteriyor. Bu çok tehlikeli. Fakat sanat, bunun tersini yapıyor. Hakikate doğru ilerleyerek hakikatin ayrıntılarını çok farklı kitlelere gösteriyor.
Sorularımızı yanıtlayan Beral Madra, “Toplumda olan biteni bu sergide görebilirsiniz” diyor.
Alara Başar, Büşra Kuruçay, Ecem Özalp, Ercan Vural, Elif Erdal Demir, Sümeyye Aydemir, Yağmur Kevser Barutçu, Yeliz Akarsu gibi 25 sanatçının yer aldığı sergi 25 Şubat’a kadar ziyarete açık.
‘Sanat üretimi özel sektöre bağımlı’
■Son yıllarda sadece koleksiyona girmek için iş yaptığı iddia edilen isimler, büyük bütçeli projelerin sanatçısı olmakla addedilenler var. Bunu nasıl yorumluyorsunuz?
Sanat ve ekonomi arasında bitmeyen bir ikilem var. Üretilen şeyin karşılığını bulması gerekiyor. Türkiye gibi ülkelerde kamusal destek az olduğu için çelişki daha da büyüyor. Sanat üretimi nereden bakarsanız bakın özel sektöre bağımlı. Eserlerin toplumla karşılaşması sırasında hangi yapıların kurulması gerektiği sorusu çok önemlidir. Altyapılar kurulmalı ve destekler oluşturulmalı. Elbette özel sektör katkıda bulunsun çünkü bu destek onlar için de bu büyük bir saygınlık alanı açıyor. Türkiye’de bu iş ‘80’lerde böyle başlamıştır zaten. Liberal ekonomiye geçişte küresel ticaret endüstrisinin oluşmasıyla onun yanında aura yaratan şeyin sanat olduğu ortaya çıktı.